DOLAR 19,0760 0.24%
EURO 20,5376 -0.5%
ALTIN 1.216,94-0,24
BITCOIN 533790-2,07%
İzmir
16°

AZ BULUTLU

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

admin

admin

21 Mart 2023 Salı

SOL Parti, Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adaylığına itiraz etti

0

BEĞENDİM

ABONE OL

SOL Parti, Recep Tayyip Erdoğan’ın 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerde yeniden cumhurbaşkanı adayı gösterilmesine ilişkin itiraz dilekçesini bugün YSK’ya verdi. Dilekçede şunlar kaydedildi:

“Recep Tayyip Erdoğan, 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak cumhurbaşkanı seçiminde cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilmiştir. Aşağıda ayrıntıları ile açıklayacağımız nedenlerle Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adaylığına SOL Parti olarak itiraz ederiz.

“BİR KİMSE EN FAZLA İKİ DEFA CUMHURBAŞKANI SEÇİLEBİLİR”

Recep Tayyip Erdoğan, 10.03.2023 tarihinde Anayasa’nın 116/2’nci maddesi uyarınca seçimlerin yenilenmesi kararı almıştır. Anayasa’nın 2007 yılında değiştirilen 101/2’nci maddesine göre, ‘Cumhurbaşkanının görev süresi 5 yıldır. Bir kimse en fazla iki defa cumhurbaşkanı seçilebilir.’ Anayasa’nın 101. maddesinde 2017 yılında değişiklik yapılmış ise de 101/2’nci fıkra içeriğinde, yani bu fıkrada bir değişiklik yapılmamıştır. 2017 yılında Anayasa’da değişiklik yapılırken cumhurbaşkanının yetki ve görevleri de artırılmış, ancak bu değişiklik öncesindeki seçimlerin 101/2’nci maddesi dışında kaldığı yolunda Anayasa’ya bir geçici madde de konulmamıştır.

“ERDOĞAN, CUMHURBAŞKANI ADAYI GÖSTERİLEMEZ”

Erdoğan, 2014 ve 2018 yıllarında iki kez cumhurbaşkanı seçilmiştir. Seçimlerin yenilenmesi kararı TBMM tarafından değil Cumhurbaşkanı tarafından alındığı için Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa’nın 101/2, 116/3’üncü maddelerindeki ve 6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçim Yasası’nın 3/2’nci maddesindeki düzenlemeler uyarınca cumhurbaşkanı adayı gösterilemez.

Yasama organının bazı konularda çıkarabileceği yasaları Cumhurbaşkanı’nın kararname adı altında çıkarabilmesi nedeniyle adaylık engeline rağmen yapılan işlemle İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 1. Protokolü’nün 3. maddesine de aykırılık yaratılmıştır.

“ERDOĞAN’IN ADAYLIĞININ KABUL EDİLMEMESİNE KARAR VERİLMESİNİ TALEP EDERİZ”

Açıklanan ve resen göz önüne alınacak nedenlerle itirazın kabulü ile Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adaylığı koşullarını taşımamasına rağmen aday gösterilmesinin karşısında, adaylığının kabul edilmemesine karar verilmesini talep ederiz.”
Kaynak: egepostasi.com

Devamını Oku

Kılıçdaroğlu: Birleşeceğiz ve kazanacağız. Ama kime karşı!

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bu akşam sosyal medya hesabından bir mesaj yayınladı ve saat 22.00’da açıklama yapacağını bildirdi. Kılıçdaroğlu, mesajında “Saat 22.00’de buluşalım” dedi.

Saatler 22.00’ı gösterdiğinde Kılıçdaroğlu, “Birleşeceğiz ve kazanacağız. Ama kime karşı” notu ile bir video yayınladı.

Kılıçdaroğlu evinin mutfağında çekilen videoda şunları söyledi:

“KADINLARIN EN BASİT KAZANIMLARINI ÇÖPE ATMAYA KALKIYORLAR”

“Sevgili dostlar, iyi akşamlar, evime hoş geldiniz. Bu akşam bir konuyu netleştirmek adına sizleri evime davet ettim. Asıl konuya geçmeden önce seçim yaklaştıkça giderek artan tuhaf bir duruma dikkatinizi çekmek istiyorum. Saray iktidarı ve onunla yola çıkanlar, kadınların en temel haklarını birkaç oy için pazarlık malzemesi yapmaya hazır olduklarını gösterdiler. Kadınların en basit kazanımlarını çöpe atmaya kalkıyorlar. Bakın açık konuşalım, oradaki hedef başı kapalı genç muhafazakâr kadınlardır. Bu genç kadınları ezmek istiyorlar. Onları kontrol altına almak istiyorlar. Evet, dehşetle izliyoruz onları ve evet bunların hepsi üzülerek ifade edeyim gerçek.

“BU KADAR KÜÇÜK BİR HEDEF İÇİN Mİ?”

Şimdi gelelim asıl meseleye… Biliyorsunuz, birleştire birleştire ülkeyi kazanan bir ülke haline getirmeye çalıştığımı. Uzun süredir anlatıyorum, peki biz ne için birleşiyoruz? Neyi kazanmanın peşindeyiz? Tayyip Erdoğan’a karşı mı birleşiyoruz? Bu kadar emeği, bu kadar küçük bir hedef için mi harcayacağız? Yok böyle bir şey.

“HEDEFLERİMİZİN EN KOLAYI”

Evet, bizim demokrasimiz, ekonomimiz, adalet sistemimiz ve özgürlüklerimiz ağır bir Erdoğan tehdidi altında. Bu zaten uzun yıllardır böyle. Ancak, herhalde bu yaşımda bu ülkeye bırakacağım miras bu kadar küçük olmasa gerek. Erdoğan’ı göndereceğiz. Bunu hep söylüyorum zaten. Bu hedeflerimizin en kolayı. Ama bizim asıl ana hedefimiz, çok daha büyük.  Biz, rekabetçi bir Türkiye’yi inşa edecek şartları oluşturacağız.

“ÖYLE BOŞ PROPAGANDALARLA ALGINIZIN MANİPÜLE EDİLMESİNE ASLA İZİN VERMEYİN”

Bugün sistemik bir teknolojik rekabet çağında yaşıyoruz. Bakmayın siz, Türk’ün Türkiye propagandasına, İletişim Başkanlığı’nın çöpe attığı milyarlara… Biz, dünya ile rekabet etmiyoruz. Sevgili dostlar, rekabette iyi olup olmadığımızı tek bir kriter gösterir. Kazanıyor musun, kaybediyor musun? Bu da iki şekilde anlaşılır: Yeni bir refah seviyesi yaratabiliyor musun? Bu refaha tam bir barış nesli yaratarak ulaşabiliyor musun? Rekabette kazanıyorsanız milletinizin standardı, alım gücü, huzuru, mutluluğu artar. Seninki artıyor mu sevgili milletim, sevgili halkım? Mutlu musun sevgili vatandaşlarım, sevgili yurttaşlarım? Öyle boş propagandalarla algınızın manipüle edilmesine asla izin vermeyin. Biz maalesef rekabette zayıfız.

“BEN ONARICI, TELAFİ EDİCİ, BİRLEŞTİRİCİ, KUCAKLAYICI LİDERLİK YAPIP ASIL GELECEĞİN YENİ NESİL LİDERLERİNE ORTAMI HAZIRLAYACAK KİŞİYİM”

Evet açık konuşalım, bu problemler Erdoğan ile başlamadı. Ancak Erdoğan ile ayyuka çıktı. Çünkü Türkiye yıllardır enerjisini iç sorunlara harcadı. Darbeler, ekonomik krizler, kutuplaşmalar, ayrımcılık, çeteler, terör gördü. Birbirimize didişe didişe rekabetçi olmaktan çıktık. Dünyadan hak ettiğimiz payı alamadık. Yani hepimizi birleştirmesi gereken asıl mesele şudur. Dünyayla rekabet etmek, kazanmak ve hakkımız olanı almak. Türk’ü, Kürt’ü, Sünnisi, Alevisi, başı açığı, başı kapalısı, solcusu, sağcısı bu müşterekte birleşmeli. Daha iyi bir yaşam müştereğinde. Hakkını alma müştereğinde buluşmalı. Ben bunun için Millet İttifakı’nın adayı seçildim. Ben onarıcı, telafi edici, birleştirici, kucaklayıcı liderlik yapıp asıl geleceğin yeni nesil liderlerine ortamı hazırlayacak kişiyim.

“ÜLKEMİZİ RAYINA SOKACAĞIZ Kİ BİZDEN SONRAKİ LİDERLER AYAKLARINI YERE SAĞLAM BASIP ÜZERİNDE GÜVENLE YÜRÜYEBİLECEKLERİ SAĞLIKLI BİR ZEMİNE SAHİP OLSUNLAR”

Ben bundan sonra geleceklerin, siyasi geleceği için taşları doğru döşeyecek kişiyim. Millet İttifakı olarak önce toplumu güçlendireceğiz, devleti toparlayacağız. Açık yaraları kapatacağız. İnsanların yaşam sevincini geri vereceğiz. Dezavantajlı grupları, dezavantajlı olmaktan çıkaracağız. Doğru yerlere yatırım yapılmasını sağlayacağız. Finansal ve demokratik istikrarı getireceğiz. Yani özetle, ülkemizi rayına sokacağız ki bizden sonraki liderler ayaklarını yere sağlam basıp üzerinde güvenle yürüyebilecekleri sağlıklı bir zemine sahip olsunlar.

“SONRASINDA TORUNLARIMLA İLGİLENMEK ÜZERE EMEKLİ OLACAĞIM” 

Ben sonrasında da torunlarımla ilgilenmek üzere emekli olacağım. Bu kadar basit.  Çünkü benim çözmem gereken çok önemli sorunlar var. Bunu da ancak gelecekle ilgili bireysel, siyasi emelleri olmayan bir lider yapabilir. Evet, birleşe birleşe kazanacağız sevgili vatandaşlarım. Ama dünyaya karşı kazanacağız. Asıl elli yıldır rekabet etmemiz gerekenlere karşı kazanacağız ve sonunda ülkemizin yönü oraya dönecek. Herkes müsterih olsun. İyi akşamlar sevgili halkım.”

Birleşeceğiz ve kazanacağız. Ama kime karşı? pic.twitter.com/iqmaxl1aUv

— Kemal Kılıçdaroğlu (@kilicdarogluk) March 20, 2023

Kaynak: egepostasi.com

Devamını Oku

Tarihe tanıklık etmek

Tarihe tanıklık etmek
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Kızım İrem’le birlikte İzmir’in Kurtuluşunun 100. Yıl kutlamalarına katılma kararı aldık. Bizim lugatımızda bunun adı, tarihe tanıklık etmekti. Ve gerçekten dediğimiz gibi de oldu, bunu iliklerimize kadar hissettik. Biz o gün orada tarihin gelecekte bahsedeceği bir günün tanığı olduğumuzun farkındaydık. 

İzmir’in kurtuluşunun önemli bir anlamı da aynı zamanda kurtuluş savaşanında bitmiş olması demekti. Bir ülke için bundan daha önemli ne olabilir?

Ben Hasan Tahsin’i yani o ilk kurşunu anlatmayacağım. Tarihten de bahsetmeyeceğim. Ben bugünden bahsedeceğim, mesela gökyüzünde bizi büyüleyen Semin Öztürk’ten bahsedeceğim. Tek kelime ile üstelik (kızımla birlikte diğer bütün gösterilerde olduğu gibi ama ayrıca bir kadın pilotun gösterileriyle) ‘gurur’ duyduk. / İzlerken büyülendik. 

SoloTürk’ten bahsetmeye gerek var mı bilmiyorum. İzmir’e ilk geldiğimiz yıl, 9 Eylül öncesinde prova yapan Solo Türk Jetlerini görünce biz ‘kesin savaş çıktı’ diye düşünmüştük. Alçak uçuşlar ve o inanılmaz seslerle irkilmiştik. 

Bu yıl alıştığımız, bildiğimiz bir ses olmasına rağmen yine de üstümüzden geçerken çıkardığı o gürültüden etkilenmemek, ürkmemek mümkün değildi. Bu büyük bir yetenek, kutluyorum bütün pilot kardeşlerimi. 

Peki helikopterlerin gök yüzünde oynadığı Zeybek’e ne demeli… İnanılmazdı gerçekten. Gösterilerin tümünü hazırlayan bütün ekibi kutlamak gerek orası muhakkak ama pilotlarımızı ayrıca tebrik etmek gerekiyor bence. Resmen harikaydılar. 

Her gösteride duygulanıp ağlayan İremciğimin yüreğindeki vatan sevgisine kurban olurum ben. Ve İrem gibi oraya akın akın gelen iki milyonu aşkın insanın sevgisine de tabi… İzmir her zaman bana ‘bambaşka burası’ dedirtiyor. O günü asla unutmayacağım. Hafızamda yerini çoktan aldı bile… Biz İrem’le artık İzmirliyiz diyebiliyoruz, önemli olan o ruhu taşımak. Özgürlük, demokrasi, cumhuriyet, birlik-beraberlik… Vatan sevgisi… Daha ne olsun…

Tarkan Konseri için söylenecek söz var mı bilmiyorum. Kendisinin özverisi, sevenleri ve sanatıyla birlikte, sunduğu katkı çok büyük orası muhakkak… Sanatçı olmak böyle hassasiyetlerde gerektirir bana göre. Sadece soyunmak, sadece para-pul hesabı yapmak, sadece şöhret peşinde koşmakla olmuyor gerçek sanatçı… / Vatanın için ne yaptın diye sorarlar adama!!! /  Sanat her zaman sanat için değil, sanat çoğu zaman da toplum için olmalı bana göre. Tarkan’ın sanatına lafım yoktu ama artık sanatçı kişiliğine de lafım yok. Gerekli duruşu göstermiştir kendisi, kutluyorum, alkışlıyorum. Ve orada olup izleyebildiğim içinde mutlu hissediyorum kendimi. 

Peki, Tunç Soyer’in yapmış olduğu konuşmanın çekildiği yerlere ne demeli… Bazen söylenecek sözler bitiyor gerçekten. Bu cumhuriyetin kurulduğu dönemi, kurtuluş savaşını, sarayı ve padişahları bilmiyormuş gibi… Osmanlı bizim tarihimiz, kökümüz. İnkâr eden yok. Ancak çöküşü ve yıkılışı, parçalanıp bölünüşü ve o süreçte sınırlarımızın korunmaya-kurtarılmaya, korunmaya çalışılması… 

Kısaca tarihimizi okuduk. Biliyoruz. İyi padişah, kötü padişah yani iyi yönetici, kötü yöneticileri biliyoruz. Sonuçta koskoca devlet tıpkı şimdiki gibi… /  İyisi ve kötüsü ile bizim olan bir tarih ve o tarihin sayfalarında bizi onurlandırıp gururlandıranlar olduğu gibi üzenlerde oldu ve hep olacak. İngilizlerle birlikte olan, cemiyetlerine üye olan, onların ülkesine giden-kaçan ya da her neyse Vahdettin meselesi de değil sanıyorum bugünkü kutlamaların konusu… Son padişah içinde tüm Osmanlıyı yakmıyoruz-yıkmıyoruz, yok saymıyoruz. Bu da hiç doğru bir davranış biçimi olmaz, tarihimizi de inkâr edemeyiz. 

Zaferleriyle, savaşlarıyla, kayıpları ve kazançlarıyla Osmanlı, öncesi ve sonrasıyla bu ülke bu cumhuriyet bizim. Şu an sahip olduklarımızı koruyabilmek için gerekli olan tek şey birlik ve beraberlik…

Sözün özü şu ki, İzmir’in kurtuluşunun 100. Yılı kutlamaları, hangi açıdan bakarsanız bakın, tarihte yerini, altı kırmızı kalemle çizilerek aldı. / İster beğenin ister beğenmeyin…/ Burası İzmir, savaşın bittiği, barışın başladığı yer. Nice nice 9 Eylüllere…

Kaynak: egepostasi.com

Devamını Oku

25 metre kare

25 metre kare
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Üniversite tercihleri açıklandı.

Hem çalışıp hem de okuyalım diye üniversite sınavına giren memur ve işçi arkadaşlarımdan hiçbiri yerleşemedi.

Yanlış anlamayın örgün eğitim veren bir fakülteye değil, açık öğretime! yerleşemediler.

Allah Allah! dedik sonuçları görünce.

Neyse, ek tercihleri bekleyelim bakalım dediler.

Ek tercihte mutlaka yerleşirler Açık Öğretim Fakültesinin bir bölümüne diye düşündü herkes.

Yeniden tercih yaptılar.

Ek tercihler bi açıklandı; nanay!

Hiç kimse yerleşemedi yine, hem de Açık Öğretime.

Kaç gündür düşünüyorum nasıl oldu bu iş.

Sebebi neydi ki?

Her önüme gelenle konuşuyorum.

Konuştuğum herkesin de benzer bir hikayesi ya da çevresinde açık öğretime bile yerleşememiş bir tanıdığı var…

Bunun iki sebebi olabilir diye düşündüm, birincisi ya millet gerizekalı! ya da eğitimin kalitesi arttı…

Çünkü açık öğretim için çok yüksek puan alan tanıdıklarım bile yerleşemedi…

Bu kadar millet gerizekalı olamayacağı için galiba eğitimin kalitesi artıyor diye düşündüm.

Her önüne gelen üniversiteye giremeyecek artık.

Fakat mesele öyle değilmiş.

Dün gördüğüm bir video düşündüğüm bu iki seçeneği de boşa çıkardı.

İstanbul Eyüp Sultan’da bir ev sahibi 25 metre kare kulübeye 3 bin 500 lira kira istiyor.

Futbol sahalarında yedek oyunculara ve teknik heyete ayrılan oyuncu kulübeleri o evden daha konforludur!

İzmir’de birçok evin balkonu o evden daha büyük ve daha ferahtır!

Eski karakol müteferrikalarından bozma bir dört duvarı öyle bir anlatıyor ki ev sahibi; heryeri şıkır şıkır fayans diyor…

Güneş giren eve doktor girmez diyor…

Havalandırma bile yaptım diyor!

“bile” diyor!

Belediye’ye iki kere ilaçlattım diyor…

Boyasını da yaptım diyor…

Çamaşır suyu alıp temizliğini de ben yapacağım diyor.

Allah razı olsun!!!

Vicdanını yitirdiğini anladıkta bu kadar pişkin olabileceğini düşünemedik…

Meğerse öğrenciler bu hayat pahasından,

Bu kira artışlarından,

Yurtlarda yer olmamasından dolayı hep Açık Öğretim Fakültesi tercih etmiş ve kontenjan dolduğu için başka kimseye yer kalmamış.

Eskiden devlet memurtları ve işçiler okurdu açık öğretimi…

Hem çalışır hem okuruz derecemize, kariyerimize belki bir faydası olur diye…

Şimdi ise üniversite hayali kuran gençler tercih ediyor.

Hem çalışır hem okuruz, masraflar da cebimize kalır diye…

Meğer mesele 25 metre kareymiş, bilemedim.

Sağlıcakla kalın
Kaynak: egepostasi.com

Devamını Oku

Aday adaylığı

Aday adaylığı
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Yapılacağı kesin tarih bilinmese de 2023 Cumhurbaşkanı ve Milletvekili genel seçimlerine artık sayılı günler kaldı. Siyasi partilerin kulislerinde milletvekili aday adayları, ilkbaharın gelişinin müjdecisi kır çiçekleri gibi filizlenmeye başladı.

Siyasi partilerin örgütlerinde her milletvekili seçiminde olduğu gibi aday adaylığı heyecanı yaşanır. Halka hizmet etmek idealizmi ile yola çıkan politikacıların milletvekili seçilme hayalleri siyasi kültürümüzde hoşgörüyle karşılanır. 

Milletvekili seçilmek umuduyla çıktıkları bu yolculuğun, kimisi için imkânsız bir aşkın peşinden koşturmak gibi bir şey de olsa, aday adaylarının yüreklerindeki gizlenen büyük tutkunun sessiz çığlıkları gözlerinden okunur.   

Aday adaylığı süreci, partililerinin gönlünde yer almak sevgisini ve güvenini kazanmak için çok güzel bir fırsattır. Bu fırsatı, siyasi etiğin onur verici ilkelerinden taviz vermeden iyi değerlendirenler daima başarılı olmuştur.

Aday adayı dostlarımızın, adaylık yarışında ön almak için rakipleri hakkında inandırıcılığı olmayan çelişkili efsanelerden söz ederek başarı elde etmesi neredeyse imkânsızdır.

Sözün özü:

Politik mücadelede, sahip olmadığımız algılar yaratarak dost kazanmaktansa, gerçek niteliğimizi ve düşüncelerimizi gizleyip saklamadan düşman kazanmak daha onurlu bir davranıştır.
Kaynak: egepostasi.com

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.